Thursday 9 July 2015

küçük pazar seremonisi

Gözlerini kapatıp bulunduğun ortamdan, insanlardan ve bütün gürültüden uzaklaşıyorsun. Sylvan düşüncelerin yine açık kalmış kavanozun ağzından dökülüyor aklına. Derinden hissettiğin suçluluk ve pişmanlık duyguları bugün de bırakmıyor peşini. Peki ama neden? Mükemmeliyetçi yönünün ağır bastırdığı zayıf noktaların mı yoksa makineye bağlı sözde neşeli ruhuna daha fazla tahammül edemediğini fark ettiğin kısa anların bir bütünü mü? Bilmiyorsun. Bütün doğruları görmezden gelip yanlışlara yöneliyorsun çünkü ruhun bazı belirimlere aç. Ruhun eksik, az, kırık. Arıyorsun, arıyorsun, arıyorsun. Doğru bildiğin kapıları ardındakilerin yüzüne çarpıp yürüyorsun diğer tarafa, karanlığa. Orada bulmayı umuyorsun aradığını. Bir süre sonra bu da cazip gelmiyor. Karanlığa gözlerin alışsa da ruhun alışamıyor. Henüz neyi aradığını bilmiyorsun bile. Kayıpsın, ama uzaklaşmadın; farkındasın, ama gözlerini yummaya öyle alışmışsın ki.
Araftasın, doğrular ardında kaldı, yanlışlar doğru hissettirmiyor. Bilinmezdesin.

Açıyorsun gözlerini. Dünya hala aynı. Güneş yeniden doğuyor. Kuşlar hala mutlu, balıklar özgür. Gün doğumu hala sana en çok huzur veren şey.
Nefes al, nefes ver.
Yaşıyorsun, buradasın ve gün doğmuş.

No comments:

Post a Comment