Saturday 25 July 2015

It’s okay to be a little in love. And a little not.

I think we all are.

I think maybe without even consciously realizing it, our hearts are always breaking. Breaking a bit for the things we can’t change, a little more for the people that slip us by, a centimeter deeper for the places we won’t see. 
Breaking for that six year old feeling of falling asleep on a summer night with wet hair that still smells like baby shampoo. Breaking for when you are fifteen and you are wishing to be all the things you are not. For a world to be more soft like periwinkle than cold like blue. Breaking at nineteen for a planet that is spinning without you.

We fall into a kaleidoscope of pieces like rainy days April’s bring for keepsakes. But we will pick them up and mend as we go. I think that’s life, love, and everything in between.

Sometimes you fall in love with the things you’re not supposed to. The people you were not meant for. The places you can’t stay.

It’s like falling for a stranger. But perhaps at one point we were all strangers in a time and moment of unfamiliarity. And maybe even then, we were all still a little in love.

Thursday 9 July 2015

küçük pazar seremonisi

Gözlerini kapatıp bulunduğun ortamdan, insanlardan ve bütün gürültüden uzaklaşıyorsun. Sylvan düşüncelerin yine açık kalmış kavanozun ağzından dökülüyor aklına. Derinden hissettiğin suçluluk ve pişmanlık duyguları bugün de bırakmıyor peşini. Peki ama neden? Mükemmeliyetçi yönünün ağır bastırdığı zayıf noktaların mı yoksa makineye bağlı sözde neşeli ruhuna daha fazla tahammül edemediğini fark ettiğin kısa anların bir bütünü mü? Bilmiyorsun. Bütün doğruları görmezden gelip yanlışlara yöneliyorsun çünkü ruhun bazı belirimlere aç. Ruhun eksik, az, kırık. Arıyorsun, arıyorsun, arıyorsun. Doğru bildiğin kapıları ardındakilerin yüzüne çarpıp yürüyorsun diğer tarafa, karanlığa. Orada bulmayı umuyorsun aradığını. Bir süre sonra bu da cazip gelmiyor. Karanlığa gözlerin alışsa da ruhun alışamıyor. Henüz neyi aradığını bilmiyorsun bile. Kayıpsın, ama uzaklaşmadın; farkındasın, ama gözlerini yummaya öyle alışmışsın ki.
Araftasın, doğrular ardında kaldı, yanlışlar doğru hissettirmiyor. Bilinmezdesin.

Açıyorsun gözlerini. Dünya hala aynı. Güneş yeniden doğuyor. Kuşlar hala mutlu, balıklar özgür. Gün doğumu hala sana en çok huzur veren şey.
Nefes al, nefes ver.
Yaşıyorsun, buradasın ve gün doğmuş.