Monday 8 August 2016

sosyal medya ve yan etkileriyle ilgili konu disi seylerle dolu bi yazi



neden benim disimda butun insanlar hayatlarini dibine kadar yasiyorlarmis ve ben hep bir seyleri kaciriyormusum gibi hissediyorum? neden tum gunu evde film izleyerek gecirdigimde aslinda bu bana gore rahatlatici ve dinlendirici bi aktivite olmasina ragmen insanlarin bi barda veya sokakta ne kadar egleniyor oldugunu gorunce birden kendim icin uzuluyorum? boyle dusunmekte yalniz olmadigimi biliyorum.

ogleden sonra 2de uyanip instagrama girersin ve insanlar coktan sahil kenarinda cekilmis eglence kokan fotograflarini paylasmis olurlar. henuz yataktan cikmamisken bile o insanlarin senden 1-0 onde oldugunu dusunerek baslarsin gune. "herkes tatilde, benim ise tek yaptigim sey evde kitap okumak." gun bitiminde snapchat story'ni kimlerin izledigini gormek icin uygulamaya girip atilan story'leri izlerken insanlarin bi barda arkadaslariyla eglenirken attiklari snapleri gorursun. "herkes egleniyor, ben ise evde napiyorum ya." ne bicim hayat. di mi?

sonra onlarin yerine gecersin ve bu sefer eglenirken snap atan insan sen olursun. ve bir bakmissin, bir baskasi sevgilisiyle egleniyor. bu sefer de arkadaslarinla oldugun icin uzulursun. "yine mi yalniziz be abi." doyumsuzluk. hep daha fazlasini istemek. insanlik olarak en buyuk sorunlarimizdan biri bu. hicbir zaman elindeki ile yetinemeyip hep daha fazlasini, en guzelini, en iyisini, en son modelini istiyoruz. en pahali hediyeyi. tommy hilfiger'dan alinan bir cuzdanin yazilan bi mektuba gore cok daha fazla mutlu ettigine tanik oldum. maneviyata olan ilgimiz azaldikca somut zevklere olan bagliligimiz artiyor. cunku boylesi cok daha kolay ve risksiz. yuzeysellik her zaman daha cazip. bu benim icin biraz uzucu bi fact.

konudan cok fazla uzaklastim, geri donelim.
biz yalnizca bize gosterilen kadarini biliyoruz ve o kucuk fotograf diliminden oyle sonuclara variyoruz ki.
kimse uzuntusunu paylasmaz cunku. kimse aglarken kendini cekip "dunyada 8 milyar insan yasarken benim varligimin herhangi bi onemi oldugunu dusunmuyorum, bu yuzden intiharin ne kadar mantikli bi olay oldugunu tartiyorum su an kafamda" diyerek twitter'a fotograf atmaz. kimse yurudugu yolu cekip "annemin kanser oldugunu ogrendim, yurumekte zorlaniyorum" snap'i atmaz. uber dramatik geliyo kulaga di mi ama ben bunlari yasayan insanlarin 2 saat sonra eglenerek attiklari fotograflara diger insanlarin "abi kiz/cocuk hayatini yasiyo biz napiyoruz ya" yorumlarini yaptiklarina sahit oldum. bu cok yanlis. sosyal medya buyuk bi iluzyon. kimse kimseyi oldugu gibi taniyamaz, herkesi bize tanittiklari yuzleriyle taniriz yalnizca. ama madalyonun arka yuzunu kimse gormez. buna ragmen diger insanlarin hayatlariyla bu kadar ic ice yasiyor olunca ister istemez onlarin hayatlarina karsi ilgi duyuyoruz. hatta onlara karsi.
bence bi insani tanimadigimiz zaman onu sevme ve onemseme ihtimalimiz daha yuksek cunku o zaman o insan biz ne istersek o olabilir. yalnizca %8lik dilimini bildigimiz kisiliginin geri kalani tamamen bizim hayal urunumuz. ama o insani tanimaya basladikca bir nevi kafamizda o insani sinirlamis oluyoruz. alan daraliyor, olasiliklar azaliyor. belirli sinirlar ve kaliplar icerisine koyuyoruz onlari ve boylece ilk bastaki ilgi, onemseme duygusu ve sevme istegi zamanla azaliyor.

yine konudan cok uzaklastim ya ozur dilerim.
demek istedigim o ki baska insanlarin hayatlarini gorup kendimiz icin uzuluyor olmamiz her ne kadar dogal olsa da bunun uzerinde birazcik daha dusunmenizi istiyorum sizden. cunku hicbirimizin hayati mukemmel degil. sahip oldugumuz seylerle mutlu olmayi ogrenmedikce hicbir zaman hicbir seyden tatmin olmayacagiz. icinde bulundugumuz duruma ve konuma alismadikca hicbir zaman daha iyi olamayacagiz.

sig yetisiyoruz. dar ve duz bakis acilariyla hayatini surduren o kadar fazla insan var ki.
(buraya kadar gelmisken irem olmanin klasik getirisini araya sikistirmazsam olmaz: bi de butun bunlara ragmen hala cocuk yapmak istiyosunuz??? nesiniz siz MANYAK MI? cocugunuzu bu kadar dijital bi dunyaya getirmek istiyo musunuz once bunu dusunun. elinde tabletle dogan bi cocugu buyutmenin zorlugunu dusunun sonra. ve bu cocugu turkiye'de yetistiricekseniz her seyden once cocugunuzun buyuyecegi ortami dusunun... VE ACILEN BU COCUK YAPMA SEVDASINDAN VAZGECIN.)

sadece biraz farkindalik istiyorum, baska bi sey degil. her alanda ve her konuda.
okudugunuz icin tesekkur ediyorum iyi geceler

not: aslinda bu yazida sezildigi kadar cok bilmis degilim yalnizca bazi konulardaki dogrularimi degistiremiyorum :(
not2: jeff buckley dinleyin. harika bi adamdir kendileri