Friday 10 October 2014

Çiçek kokuları ve teni ısıtan büyüleyici güneş ışınlarıyla otların üzerinde uzanıp müzik dinlerken bacağının üzerinde küçük adımlarla ilerleyen karıncayı seyrediyordu. Dinlediklerinin güneş ışınları gibi bütün vücudunu sardığını hissediyordu: her notanın kanına karıştığı, seslerin yankılarını kafa boşluğuna bıraktığı esnada kalp atışları hızlanıyordu. Parmaklarını ritimle uyumlu bir şekilde toprağa vururken hemen alnının üstüne bir arı kondu. Bu sırada karınca vücudunu keşfe devam ediyordu. Herkes halinden memnun görünüyordu. Arı alnından ayrılıp üzerinde daireler çizerek dönmeye başladı, şarkı değişti. Sağ taraftan bir köpeğin havlaması duyuldu. Çalan şarkı ona mutluluğunu anımsattı, karınca ayağına ulaştığında gelecekle ilgili hayal kurmaya başladı. Gözlerini kapatmadan önce gördüğü son şey başının üzerinde tutarsız hareketlerle uçuşan arıydı. Bir süre öyle kaldıktan sonra sol elinin karıncalandığını hissetti. Güneş gözlerini yakarken elinin üstündeki uğur böceğini gördü. Şarkı değişti, ellerinin titrediğini fark etti. Sol tarafında havlamaya devam eden köpekle oynayan çocuk yere düştü. Şarkının piyano kısımlarıyla çocuğun ağlama sesini bağdaştırıp üfledi, uğur böceği otların üzerine düştü, karınca otların üstündeki bir çekirdek kabuğuna yöneliyordu, arı gözden kaybolmuştu. Havlayan köpek ve ağlayan çocuk uzaklaştı, şarkı bitti. Güneş bronzlaştırıcı ışıklarıyla üzerine vurmaya devam ediyordu. Doğrulup oturdu, güneş ağaçların arkasında kaldı. Yorgun ama rahatlamış gözleriyle kaldırım taşlarının üzerine kurulan banktaki kişiyi gördü. Toparlanıp ona doğru yürümeye başladı.